Karın içi kanserlerde cerrahi yöntemler

20250219_003419_karin-ici-kanserlerde-cerrahi-yontemler_6286_1.jpg

Yazı İçeriği

Karın içine yayılan kanser tedavisinde uygulanan cerrahi tedavinin kişiye uygun olup olmaması çok önemlidir. Kişinin doktoru tarafından bu tedavinin uygun olduğuna karar verildikten sonra bu tedaviyle ileri evre kanserlerin kişide nüksü olmadan, yaşama avantajı sunabilir. Özellikle apandisit kanserlerinde sağ kalım avantajının ciddi oranda yükselmiştir. Bu kişilerin karın içinde, nefes almalarını ve yatmalarını engelleyen sıvı birikir ve sürekli hastaneye gitmek zorunda kalırlar. Belirtiler nedeniyle de kişi bir-iki yıl içinde kaybedilebilir. Ancak sitoredüktif cerrahi (karın içi cerrahi) ve sonrasında ısıtılmış kemoterapi ile aynı hasta yedi ila 13 yıl daha yaşayabilir. Ancak sonuç tümörün cinsine, yerine ve hastalığın yaygınlığına göre değişim gösterebilir.

Peritondan (karın zarı) kaynaklanan tümörlerin iki tipi bulunur: Seröz papiller kanser ve malign mezotelyoma. Bu hastalıklarda sadece kemoterapi ile karşılaştırıldığında cerrahi tedavinin sağ kalım üzerinde büyük bir avantajı bulunur. Over (yumurtalık) tümörlerinde de bu tedavi ile sağ kalımın arttığını gösteren çalışmalar bulunuyor. Kalın bağırsak kanserleri peritona yayıldığında kişinin sağ kalım süresi kemoterapilere rağmen 15-18 ay civarında iken, bu cerrahi tedaviyi gören belli hastalarda sağ kalım 36 aya yani iki katına çıkabilir.

Karın içine yayılan kanserlerlerde sitoredüktif cerrahi (karın içi cerrahi) tedaviden sonra karın içine kemotarepi uygulanır. Ameliyat tamamlandıktan ve karın kapatılıp drenler (iltihabı akıtmakta kullanılan bükülgen tüp) konulduktan sonra ısıtılmış kemoterapi ilacı özel bir pompa ile 42.5 dereceye ısıtılarak, karnın iki tarafına yerleştirilen drenlerden sıvıyla birlikte verilir. Tedavi bittikten sonra bu sıvı farklı iki drenden geri alınır. Bu yönteme “Hipertermik intraperitonal kemoterapi” denilir.

Cerrahiden sonra karın içi kemoterapinin uygulanmasının amacı, bir kemoterapötik ajan damardan verildiğinde en fazla peritonun 1.5 mm içine gidebilir ve tümörün tamamına ulaşamaz, ilaç etkisini kaybeder. Tümörün sadece kalıntılarının olduğu düşünülen bölgeye direkt verildiğinde ise kemoterapötik ajanlar karın içinde daha fazla kalır ve dokuya daha etkili tedavi yapılmış olur. Birtakım tümörlerde ise ameliyat sırasında damardan da kemoterapi verilir. Böylece kemoterapötik ajan iki taraftan da verildiği için öldürme gücü artar.

İlacın ısıtılmasının nedeni ise, kemoterapötik ajanların ısıtıldığı zaman daha etkili olmasıdır. Makroskobik (gözle görülebilecek şekilde) olarak bu tümörler çıkartılır. Ancak mikroskobik olarak son durum bilinemeyebilir. Isıtma yapıldığında hem kemoterapötik ajanların dokulara girişi daha hızlı olur hem de hiperterminin bu tümörleri direkt öldürme etkisinden faydalanılır.

Karın içinde nüks olmuş kişilerde damardan kemoterapi verildiğinde kemoterapötik ajanlar yapışıklık olan kısımlara gitmez. Bu cerrahi yöntemin bir diğer avantajı da yapışıklıkların açılarak, buraya kemoterapötik ajanların daha kolay gitmesini sağlamaktır.

Karın içine yayılmış kanserler yaygın olarak görülür. Over kanserlerin (yumurtalık kanseri) yaklaşık yüzde 70-80’i karına yayılmış şekilde doktora gelir. Kalın bağırsak kanseri taraması daha yaygın yapıldığı için erken evrelerde, karına yayılmadan yakalanabilir. Ancak apandisit kanseri görüntülenemediği için tanı konulamaz ve kişilerin doktora ilk başvurusu karınlarında sıvı ve şişkinlik ile olabilir.

Exit mobile version