Her üzüntü depresyon değildir!

20250219_000235_her-uzuntu-depresyon-degildir_9195_1.jpg

Yazı İçeriği

Birçok kişi, depresyonu yalnızca duygusal çöküntü hali olarak düşünür. Oysa çöküntünün yanında depresyonda olan kişide pek çok bilişsel ve davranışsal bozulma da görülebilir. Depresyon yaşayanlar kendilerini sadece üzgün, mutsuz, huzursuz, içe kapanık ve umutsuz hissetmez. Zihinsel faaliyetlerinde de aksama görebilir. Örneğin; sıklıkla hafıza, dikkat, konsantrasyon, muhakeme gücü, planlama, analiz etme gibi bilişsel yeteneklerinde de sorunlar yaşayabilir. Kimi zaman öğrenme güçlükleri yaşayabilir, bu da okul ve iş hayatında problemler doğurabilir. Davranışsal etkilere de rastlanır. Kişi, bazen gündelik hayatta yapması gereken davranışları yerine getirmekte bile güçlük çekebilir.

Depresyon pek çok kişi tarafından yanlış bilinir, üzüntüyle karıştırılabilir. Yaşanılan bir üzüntü, sıkıntı ya da hayata karşı kızgınlık veya isteksizliğin olması depresyon değildir. Bazı ruhsal veya yaşamsal etkenler tetikleyebilir. Ancak depresyon, yaşamsal etkenlerden bağımsız değişen bir tablodur. Sadece üzüntü ve sıkıntı yoktur. Hatta oldukça azdır.

Daha çok isteksizlik görülür. Eskiden yapılan bir şeyden şimdilerde zevk alınmaması hastalığın önemli belirtilerinden bir tanesidir. İkinci bir nokta da ‘keyif almama’ durumudur. İsteksizlikle beraber gelişen ‘keyif alma’ hali azalmaya başlar. Buna ‘anhedoni’ denir. Bunlara enerji düşüklüğü, yorgunluk, halsizlik eşlik eder. İsteksizlik durumuna karşı ‘yorgunluk’ bahanesi kullanılır. Bunun yanında dikkat eksikliği, uykuda ve iştahta azalma veya çoğalma, suçluluk duygusu, sürekli aynı düşünceleri düşünmeye başlama en sık görülenlerdendir. Üretken olmayan belirsiz bir düşünce biçimi de belirtilerden biridir. Buna ‘imünasyon kodları’ adı verilir. “Çok düşünüyorum ama hiçbir sonuca varamıyorum” denilen bir durumdur. Bir diğeri de; güven eksikliği ve cesaret kaybıdır.

Tanı konulabilmesi için bir temel belirti olmak üzere en az beş belirtinin bulunması ve bu belirtilerin her gün, en az iki hafta devam etmesi gerekir. Bunlar çoğunlukla kaygı artışı sonucu mide bulantısı, sıcak ve soğuk basması, terleme de olabilir. Hastalığın en sık görülen belirtileri ise şunlardır:

Enerji kaybı

Aktivitelere ve yaşama karşı ilginin azalması

Üzüntü

İştah ve kilo kaybı ortaya çıkması

Konsantrasyon bozukluğu

Ümitsizlik duygusu

Bedensel şikayetler

İntihar düşüncesi

Depresyon, günlük hayatta yaşanan çatışmalar, kayıplar ve olumsuzluklar sonucunda ortaya çıkar ama genetikle de yakından ilişkisi vardır. Depresif bir aileden gelen çocukların yakalanma oranı, diğer ailelere göre 2 kat fazladır. Ayrıca bedensel hastalıklar ile beraber görülebilir. Anne veya babanın çocuğun depresyonda olduğunu bilmeleri önemlidir.

Depresyon, tedavisi olan bir rahatsızlıktır. Kişi günlük hayatında normalde yapabildiği aktiviteleri yapamaz hale gelirse veya aşağıdaki belirtileri yaşamaya başladıysa psikolojik yardım almalıdır:

Hayattan eskisi kadar zevk alamamak (2 haftadan uzun sürüyorsa)

Uyku bozukluğu

Unutkanlık

Gerginlik

Ağlama

İştahsızlık veya iştah artışı

Ölüm düşüncelerinin varlığı

Kaygılı düşüncelerin artması,

Yaşam kalitesinin düşmesi

Üretkenliği azalması

Aile ve çevresiyle ilişkilerin bozulması

Mide bulantısı, ağrı, ateş basması bedensel yakınmaların artması

Kişi çoğu zaman çevresindekiler tarafından anlaşılmaz. Yorgun ve bitkin olduğu, hiçbir şeye karşı ilgi duymadığı için ‘tembellik’le suçlanabilir. Oysa depresyon irade sorunu değil, tamamen hastalığın yarattığı bir durumdur. Bu yüzden bu kişilere karşı dikkatli ve özenli davranmak gerekir. “Bir şeyin yok senin” demek, yardım beklentisine kayıtsız kalmak, kişinin daha çok içine kapanmasına neden olabilir. Psikolojik yardım alıyorsa yakınında olanların onu yüreklendirmeleri, cesaret vermeleri önemlidir.

Depresyon anında beyinde neler olduğu ve ne gibi değişimler gözlendiği biliminsanları tarafından uzun zamandır araştırılıyor. Bu konuda şu iddialar vardır:

Hastalık sürecinde beyin hücreleri form değiştirir. Bu kişilerde, beynin ‘hipokampus’ alanında bazı değişimler gözlenir, sonrasında ise tüm değerler eskisi gibi normalleşir,

Beyindeki sinyal ileticilerden ‘norepinefrin’ düşük seviyede salgılandığında depresyona, yüksek seviyede salgılandığında da maniye yol açar.

Mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninde yaşanan değişim ise ruh halini etkiler. Düşük seviyedeki serotonin neden olabilir.

Tedavi edilmeyen hastalar 6-24 ayda iyileşmeye başlayabilir. Ancak kişilerin yüzde 10’’unda iyileşme süresi 2 yıldan uzun sürebilir. Araştırmalara göre, 10 yıllık izlemde iyileşen kişilerin yaklaşık yüzde 36’sı tekrar depresyona girdiği için bir veya daha fazla uzmana tekrar başvuruda bulunur. Bunların yüzde 21’i tam iyileştiği, yüzde 10’unda depresyonun kronikleştiği, yüzde 22’sinin ise 1 yılı aşan süredir depresyonda olduğu belirtilmiştir.

Depresyon tedavisinden sonra kişide ilk önce fiziksel belirtilerde iyileşme görülebilir. Uykusuzluk, iştahsızlık, halsizlik, vücut ağrıları gibi belirtiler erken evrede düzelebilir. İç sıkıntısı, çöküntü hissetme, moralsizlik, isteksizlik gibi ruhsal belirtiler de 3’üncü haftadan başlayarak azalabilir. Kişinin hem yakın çevresi hem de kendisi bu düzelmeyi fark eder. Bu düzelme süreci adım adım gerçekleşir. Tedaviden sonra yeterli düzelme olmadığı durumlarda, doktor doz veya ilaç değişikliği ile iyileşmeyi hızlandırabilir. Tüm tedavi sürecinde depresyondaki kişi doktorla olan bağlantısını sürdürmeye dikkat etmelidir.

Exit mobile version